Yerinden Edilenler
Öncelikli olarak “Yerinden Edilmiş Kişi” tanımının net olarak belirlenmesi gerekmektedir. Bu bağlamda; Nisan 1998’de Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu’na sunulan Ülkesinde Yerinden Edilmiş Kişilere İlişkin Kılavuz İlkeleri’nin giriş bölümünde; zorla ya da zorunda kalarak evlerinden veya sürekli yaşamakta oldukları yerlerden, özellikle silahlı çatışmaların, yaygın şiddet hareketlerinin, insan hakları ihlallerinin veya doğal ya da insan kaynaklı felaketlerin sonucunda veya bunların etkilerinden kaçınmak için, uluslararası düzeyde kabul görmüş hiçbir devlet sınırını geçmeksizin kaçan ya da bu yerleri terk eden kişiler ya da kişi grupları olarak tanımlanmıştır.
Kavram, esas olarak, Mülteci tanımındaki kriterleri taşısa da önemli bir noktada bu tanımdan ayrılmaktadır. Mülteci, vatandaşı olduğu ülke sınırları dışında olan kişileri işaret ederken, ülkesinde “Yerinden Edilmiş Kişiler” için bu şart aranmamaktadır. Üzerinde durulması gereken bir başka husus ise bu yer değiştirmenin gönüllü olarak yapılmaması,; yani, bunun için zorlayıcı etkenlerin var olması gerektiğidir. Oldukça yeni bir kavram olan ülkesinde “Yerinden Edilmiş Kişi” bağlayıcılığı olmayan Kılavuz İlker dışında, henüz uluslararası bir sözleşmeye konu olmamıştır. Kavramı gündeme taşıyan olgu, temel olarak, iç savaşlardır. Ülkemizde ise terör ve kan davası nüfus hareketlerine yol açmıştır. Bununla beraber jeopolitik konumumuzdan dolayı Karadeniz ve özellikle Doğu Anadolu Bölgelerimizde yaşanan depremlerin bir sonucu olarak çok sayıda vatandaşımız başka bölgelere yerleşmiş, zaman içinde bir kısmı kendi bölgesine/şehrine dönse de birçoğu hayatını gündeminde olmayan bu yerlerde devam etmektedir. Bu durum hem göç eden kişiler için zor olmakla beraber bölgesine/şehrine gittiği kişiler için de zor bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Sosyo kültürel farklılıklar, göç alan bölgede işsizlik oranında artışlar akla ilk gelen sıkıntılardır.
Bazı ülkeler, ülkesinde “Yerinden Edilmiş Kişi” ler ile ilgili yasal düzenlemeler yapmış ve mevzuatlarında yer vermişlerdir. Bunlardan bazıları Azerbaycan, Bosna-Hersek, Kolombiya, Gürcistan ve Rusya gibi uzun dönemli büyük nüfus hareketlerinin olduğu ülkelerdir. Uluslararası hukukta henüz yer bulmayan bu düzenlemeler ve “Ülkesinde Yerinden Edilmiş Kişi (Internally Displaced Person-IDP) statüsü” kavramı, bu kişilere sosyal, ekonomik ve yasal haklar tanımakta ve uzun soluklu çözümlerin üretilmesinde destek olma işlevini görmektedir.
Özellikle, Suriyeli göçmenlerden sonra çok daha fazla önem kazanan “Yerinden Edilmiş Kişi” ler ile ilgili çalışmaların hassasiyetle devam etmesi yönünde gereklilik sonraki dönemlerde ülkemizin göç alan illerinde yaşanacak sıkıntıların önceden tahminine yönelik çalışmaların yapılması için oldukça önem arz etmektedir.
Ülke içinde “Yerinden Edilmiş Kişi”ler birçok yönden daha kırılgan ve hassas olduğundan dolayı yaşadığı çevreye ve karşılaştıkları olaylara karşı hassasiyetleri çok daha fazla olmakla beraber bu kişiler evlerinden ayrılsalar da mültecilerin tersine, normal olarak vatandaşı oldukları ülkeyi terk etmemişlerdir. Bu nedenle; o ülkenin vatandaşları için mevcut olan bütün insan haklarına ve bu haklar doğrultusundaki teminatlarına başvurabilirler.
Yetkili makamlar, ülke içinde yerinden olmuş kimselerin kendi istekleri ile güvenlik ve saygınlık içerisinde evlerine veya sürekli yaşadıkları yerlere geri dönmeleri veya kendi istekleri ile ülkenin bir başka yerine yerleşmeleri koşullarına oluşturma ve bunun gerektirdiği yolları sağlamak konusunda öncelikli görev ve sorumluluk sahibidir. Bu makamlar ülke içinde “Yerinden Edilmiş Kişiler” den geri dönmüş ve yeniden yerleştirilmiş kişilerin yeniden entegrasyonunun kolaylaştırma konusunda çaba gösterir. Yetkili makamların, bu şekilde mağdur kimselerin geride bırakmış oldukları veya yerlerinden olmaları sırasında ellerinden alınmış olan mal ve mülkleri geri alma konusunda mümkün olduğunca yardımcı olmak konusunda görev ve sorumlulukları vardır. Bu mal ve mülkün yeniden elde edilmesinin mümkün olmadığı durumlarda, yetkili makamlar, bu kimselere uygun tazminat veya benzeri başka adil giderim araçları sağlamalı veya bu yönde yardımcı olmalıdır.
Deprem gibi afete uğrayan bölgelerimizden yerinden olan insanlarımız çoğunlukla kırsaldan göç etmişlerdir. Hayatlarını çiftçilik ve hayvancılık yaparak kazanmaya alışmış bu kişiler üretici durumunda iken tüketici konumuna gelmişlerdir. Göç zaten yetersiz olan kentsel yapının iyice bozulmasına, plansız ve çarpık kentleşme sonucu gecekondu bölgelerin çoğalmasına neden olmuştur. Bu durum, kentlerin sorunlarına ve suç oranlarını artırmıştır. “Yerinden Edilmiş Kişi” lerin imkanlar el verdiği sürece ait oldukları bölgesine/şehrine dönüş ve kişilerin rehabilitasyonuna yönelik çok fazla proje yapılmalıdır.
Bu konu sadece ülkemizde değil, dünya çapında bir sorundur. Bu sorunla mücadele bütün ülkelerde yapılacak olan tüm faaliyetlerin uluslararası ilkeler doğrultusunda yapılması gerekmektedir.
Türkiye’de pek çok alanda önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. “Yerinden Edilmiş Kişi” nin iyi bir yaşam standardına kavuşması, gelecekle ilgili planlarında bu kişilere destek verilmesi için gerekli tedbirlerin alınmasının Avrupa Birliği’ne entegrasyon sürecinin de önemli bir parçasıdır.
Ankara Kent Konseyi ailesi olarak hazırladığımız yardımlar yola çıktı
Ankara Kent Konseyi ailesi olarak hazırladığımız yardımlar Gaziantep Nurdağı ilçesi için yola çıktı. Deprem bölgeleri için hazırlıklarımız devam ediyor.
- Kategoriler Duyurular, Genel, Kent Konseyi
Acı gerçeğimiz:DEPREM
İsterseniz öncelikle deprem nedir bir tanımına bakalım mı? Literatür der ki; Yerkabuğundaki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları sarsma olayına deprem denir ve Deprem, önlenemeyen bir doğa olayıdır.
Peki ülkemizin neden acı gerçeğidir?
Dünyanın oluşumundan beri, sismik yönden aktif bulunan bölgelerde depremlerin ardışıklı olarak oluştuğu ve sonucundan da milyonlarca insanın ve barınakların yok olduğu bilinmektedir. Bilindiği gibi yurdumuz dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinin üzerinde bulunmaktadır. Geçmişte yurdumuzda birçok yıkıcı depremler olduğu gibi, gelecekte de sık sık oluşacak depremlerle önlemlerini almadığımız sürece büyük can ve mal kaybına uğrayacağımız bir gerçektir.
Deprem Bölgeleri Haritası’na göre, ülkemizin % 92’sinin deprem bölgeleri içerisinde bulunmaktadır. Son 60 yıl içerisinde depremlerden, 58.000 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 122.000 kişi yaralanmış ve yaklaşık olarak 411.000 bina yıkılmış veya ağır hasar görmüştür. Sonuç olarak denilebilir ki, depremlerden her yıl ortalama 1.000 vatandaşımız ölmekte ve 7.000 bina yıkılmaktadır.
Önleyemeyeceğimiz bu doğa olayı bize coğrafi konumuz nedeni ile acı bir gerçek olarak onunla, tüm önlemlerimizi alarak yaşama zorunluluğu vermektedir. Ülkemiz 6 Şubat Pazartesi sabah 04:17 de son 500 yılın en yıkıcı depremini 10 ilimizde yaşadı. Maalesef bir çok canımızı yitirdik(2.379 kişi vefat etti,13.293 kişi yaralandı, 6.217 bina yıkıldı ) Yaralılarımız var. Üzerinden zaman geçecek bizler olayın şokunu atlatacağız ama ateşin tamda evinin ortasına düştüğü aileler hayatlarının sonuna kadar hem kayıplarının hem de depremin o korkutucu etkisinin şokunu hayatları boyunca yaşayacaklar. Biz şoku atlattıktan sonra kabullenip unutacağız. Taa ki bir sonraki deprem şokuna kadar. Ne demiştik bu ülkemizin acı gerçeği ve ülkece bununla yaşamayı ve hayatta kalmayı öyle ya da böyle öğrenmemiz gerekmekte.
Bu durum yıllarca böyle devam etti. Deprem oldu, öldük, yaralandık, ciğerimiz yandı, göz yaşları ile izledik, “sesimi duyan var mı?” sorusuna gelecek olan bir cevabı bekledik bekledik bekledik. Ama toplumca gerekli hazırlığımızı ve hassasiyetimizi gösterdik mi? Canımız için sevdiklerimiz için ya gereğini yapmak için adım attık mı? Korkarım hayır. Toplumsal duyarlılığı bireysel ya da Sivil Toplum Kuruluşları aracılığı bir en azından farkındalığımızı artırmamız gerekmektedir.
Gücü asla sorgulanmayan kadim devletimize bu konuda bireysel ya da tüzel kişilikler olarak taleplerimizi bıkmadan usanmadan iletmemiz gerekmekte. Önce canımıza biz sahip çıkacağız, biz tarihi mücadele ile geçen ulu bir milletiz, yapacağımız hep birlikte unutmamak, bireysel ve toplum olarak deprem gerçeğine yönelik yapılması gerekenleri bıkmadan usanmadan dile getirmek yazmak ve hep hatırlatmak.
Geçmiş olsun benim güzel ülkem Türkiye’m.
Dr. İlkay KILIÇ Türkiye – Gürcistan Haberci Gazetesinde 2. Köşe Yazısını Yayımladı
AB Yapısal Uyum Yönetim Otoritesi Daire Başkanı Dr. İlkay Kılıç Türkiye-Gürcistan Haberci Gazetesinde 2. köşe yazısını yazdı
Bereketli Hilal, Batı ve Yakındoğu-Ön Asya uygarlıklarının doğduğu, tarihte avcılık-toplayıcılıktan tarımsal üretime ilk geçişin gerçekleştirildiği genel kabul gören coğrafi bölge olarak bilinir.
Ülkemiz bölgelerinden Güney Doğu Anadolu Bölgesi Bereketli Hilal’in merkezidir. Bereketli Hilal’ de yer alan Göbekli Tepe, Neolitik kültürün kurucu ürünü olan sekiz ürününün doğal anavatanıdır. Bu ürünler; Gernik buğdayı, Siyez buğdayı, Arpa, Keten, Nohut, Mercimek, Bezelye ve Burçaktır. Anadolu toprakları birçok tarımsal ürünün anavatanıdır. Yedi coğrafi bölgemizin her biri birbirinden farklı yüzlerce mahsulün membaıdır. Sadece 1930’lu yıllarda araştırıcılar Anadolu’ da 18 bin tip ve 256 yeni çeşit tespit etmiştir. Bunun yanında ülkemiz, buğdayın 23 yabani akrabasına ev sahipliği yapmaktadır. Bilinen en eski buğday çeşidi siyez ülkemizde 12 bin 500 yıldır ekilmektedir.
Anadolu’ da tarımsal ürünlerin yanı sıra binlerce yıl önce insanlar, bitkilerin tedavi edici gücünü de tanımış ve sağlıklı yaşayabilmek için onlardan yararlanmaya başlamıştır. Tedavi amaçlı kullanılan bitki tür çeşitlerini belirleyerek bunları hem korumuş hem de daha sonra tarımını yapmıştır.
Endemik bitki olarak adlandırdığımız; bulunduğu bölgenin ekolojik şartlarından dolayı yalnızca belirli bölgede yetişebilen, dünyanın başka yerinde yetişme ihtimali olmayan, yöreye özgü bitki türleri bakımından dünyanın en zengin ülkesiyiz.
Her ne kadar teknoloji ve hatta uzay çağına geldiğimizi söylesek de değişmeyen tek bir şey vardır; insanoğlunun beslenmek zorunda olması. Hangi kıtada, hangi ırkta, hangi renkte olursa olsun insan doğası beslenmeye kurguludur. Bu hayati öneme sahip olan konunun diğer adı tarımdır.
Tarımın ilk olarak dünya üzerinde varlığını gösterdiği topraklarda yaşayan bizler, tarımın önemini ve bize bahşedilen bu eşsiz bereketli toprakların değerini daha iyi anlayabilmek için her alanda olduğu gibi tarihsel sürecini bilmemiz gerekmektedir. Bunu bilmek bizim tarım ile hemhal olmuş bir toplumun bireyleri olduğumuzu, esiz bereketi ve cömertliği ile ülkemizin ne kadar önemli bir zenginliğe sahip olduğunu bizden sonraki nesillere de aktarmamız gerekmektedir.
Bu kadar değerli toprakların bu kudretli tarihin sadece savaşlarla fetihlerle değil, tarihin başlangıcı ve insanoğluna ilk öğretilen ziraatçılığın, hayvancılığın ve tarımın gerek tarih gerekse dinler açısından ne kadar önemli bir yer önemli bir konudur. İlerleyen dönemlerde bu az bilinen tarihsel ve kutsal bölgenin tanıtımı ve tarihteki önemini gerek ülke insanımıza gerekse ulaşabileceğimiz herkese anlatmak, dünyanın gıda konusunda muhtemel bir zorlu sınava girdiği bu süreçte önem arz etmektedir.
Tarımda köklü ve gerçekçi politikalar geliştirmek için bir tarım ülkesi olduğumuz gerçeğini bir kez daha hatırlayacağız. “Tarihini bilmeyen geleceğine yön veremez” sözünden de yola çıkarak Anadolu tarımının tarihini bilmek geliştireceğimiz tarım politikaları için bir kaynak olacaktır.
Başkanımız Dr. İlkay KILIÇ Türkiye – Gürcistan Haberci Gazetesinde Köşe yazısı yazmaya başladı
AB Yapısal Uyum Yönetim Otoritesi Daire Başkanı Dr. İlkay Kılıç Türkiye-Gürcistan Haberci Gazetesinde köşe yazısı yazmaya başladı
Ev Kadınlarına Siber Zorbalık Farkındalığı ve Eğitimi Projesi” kapsamında Ankara ili eğitim programları
Kalkınan Anadolu Dayanışma ve İlim Derneği (KADİM) nin yürütmüş olduğu ve İçişleri Bakanlığı tarafından desteklenen “Ev Kadınlarına Siber Zorbalık Farkındalığı ve Eğitimi Projesi” kapsamında Ankara ilinin farklı ilçelerinde eğitim programları gerçekleştirilmiştir.
- Kategoriler Duyurular, Genel, Projeler, Siber Zorbalık Farkındalığı
Ankara Kent Konseyi Kırsal Kalkınma Çalışma Grubu aylik toplantısında kırsala yönelik projeler, IPARD, IPA ve hibe programları konuşuldu.
Dernek Başkanımız Dr. İlkay KILIÇ bugün Ankara Kent Konseyi Kırsal Kalkınma Çalışma Grubu aylik toplantısında kırsala yönelik projeler, IPARD, IPA ve ülkemizde özellikle üreticilerimize yönelik mevcut hibe programlarina yönelik bilgilendirme toplantısına katılarak sunum yapmıştır. Program sonunda soru cevap kısmı ile katılımcıların bu konuda var olan sorularına açıklık getirmek adina karşılıklı istişarelerde bulunulmuştur.
- Kategoriler Duyurular, Genel, Kent Konseyi
Ev Kadınlarına Siber Zorbalık Farkındalığı ve Eğitimi Projesi
Derneğimizin “Ev Kadınlarına Siber Zorbalık Farkındalığı ve Eğitimi Projesi” İçişleri Bakanlığı tarafınca desteklenmeye hak kazanmıştır. Bununla beraber İçişleri Bakanlığı ile Kalkınan Anadolu Dayanışma ve İlim Derneği arasında projeye ait protokol imzalanarak çalışmalarına başlanmıştır.
- Kategoriler Faaliyetler, Genel, Projeler, Siber Zorbalık Farkındalığı
Ortaöğretim Öğrencilerinin Madde Bağımlılığı Hakkında Uyarılması ve Spora Yönlendirilmesi Projesi kapsamında Ankara’nın Keçiören İlçesindeydik.
Kalkınan Anadolu Dayanışma ve İlim Derneği ile Dünya Gençlik ve Spor Konfederasyonun beraber yürüttüğü İçişleri Bakanlığı tarafından desteklenen “Ortaöğretim Öğrencilerinin Madde Bağımlılığı Hakkında Uyarılması ve Spora Yönlendirilmesi” isimli proenin kapsamında Ankara İlimizin Keçiören İlçesinde bulunan Keçiören Sosyal Bilimler Lisesindeydik. Dernek Başkanımız Sayın Dr. İlkay KILIÇ’ ın açılış konuşmasından sonra Emniyet Müdürü Mutlu Çelik Beyin sunumu ve akabinde Uzman Psikolojik Danışmanlar Ayşegül Anayurt ve Gözde Çamaş’ın sunumları ile gençlerimizle interaktif olarak programımız gerçekleştirilmiştir. Bizi canı yürekten dinleyen ve katılım sağlayan başta Keçiören Sosyal Bilimler Lisesi öğrencilerine ve tüm Öğretmenlerimize teşekkür ederiz.
- Kategoriler Faaliyetler, Genel, Haberler
Ortaöğretim Öğrencilerinin Madde Bağımlılığı Hakkında Uyarılması ve Spora Yönlendirilmesi Projesi kapsamında Ankara’nın Çankaya İlçesindeydik.
Kalkınan Anadolu Dayanışma ve İlim Derneği ile Dünya Gençlik ve Spor Konfederasyonun beraber yürüttüğü İçişleri Bakanlığı tarafından desteklenen “Ortaöğretim Öğrencilerinin Madde Bağımlılığı Hakkında Uyarılması ve Spora Yönlendirilmesi” isimli proenin kapsamında Ankara İlimizin Çankaya İlçesinde bulunan Bahçelievler Deneme Anadolu Lisesindeydik. Dernek Başkanımız Sayın Dr. İlkay KILIÇ’ ın açılış konuşmasından sonra Emniyet Müdürü Mutlu Çelik Beyin sunumu ve akabinde Uzman Psikolojik Danışmanlar Ayşegül Anayurt ve Gözde Çamaş’ın sunumları ile gençlerimizle interaktif olarak programımız gerçekleştirilmiştir. Bizi canı yürekten dinleyen ve katılım sağlayan başta Bahçelievler Deneme Anadolu Lisesi öğrencilerine ve tüm Öğretmenlerimize teşekkür ederiz.
- Kategoriler Faaliyetler, Genel, Haberler







